29 Şubat 2012 Çarşamba

Marliyn Monroe Kitap Ayracı!

Dün Beşiktaş'ta ki Kabalcı'ya uğradım bir şeyler almak için, çıkarken de kasanın yanında ki ayraçlara takıldı gözüm, Marliyn'i gördüm kaptım!


Bilen vardır mutlaka, Kabalcı bu şekilde siyah beyaz ya da şeffaf ayraçlar yapıyor. Üzerine tanınmış kişileri koyuyor, isimlerini vs yazıyor. Bu ayraçlar alışveriş yapan ya da gezen kişiler tarafıdan ücretsiz şekilde, istediğiniz sayıda alınabiliyor.


Gözüme takılan bir tek Marliyn Monroe vardı, önce sağ tarafta ki meşhur pozunu gördüm, biraz daha karıştırdıktan sonra soldakini gördüm ve aldım ikisini. :) Öyle çok ince değiller, kullandım bugün birini gayet güzeller ama bazı pozların -mesela soldaki gibi- zaptedilmesi zor olabilir. Çünkü o kollar asıl bedenden ayrı ve katlanıp kıvrılmaları ya da yırtılmaları mümkün. Yine de hoşlar, güzeller. :)

28 Şubat 2012 Salı

Flormar 423, I love you!

Geçen gün aseton almaya gittiğimde gözüm ojelere takılmıştı. Ne zamandır hoş bir mavi arıyordum, bir tane almıştım, (Golden Rose 52) çok çok parlak olduğu için sevmemiştim. Raflarda da bu ojeyi görünce hemen kaptım.


Ben tek kat uyguladım, fırça izi bırakmadı, sürmesi güzel. Ama ben fırçaya fazla oje aldım, her zaman fazla alırım zaten. Yine de kuruması çabuk oldu. 5-10 dakika içinde hemen kurudu.


Flormar, 423 numara. Oje 11 ml. Hiçbir zaman hiçbir ojeyi bitiremedim zaten ben, büyük ihtimalle bu da bozulup gidecek, yazık olacak.. :)


İlk kez sürdüm, daha 15 dakika falan oluyor tamamlayalı, hemen fotoğraf çekip koyayım dedim. Aslında mavi olarak bırakacaktım ama bir arkadaşım için bunu yapmak istedim. Bir ara yapımını adım adım hazırlayıp burada paylaşacağım. Haftasonu olabilir.


Bu da tüm parmaklarım! :) Pek belli olmasa da baş parmağımda sonsuzluk işareti var. Biraz beceriksiz oldu aceleye geldiğinden ama ikincisi daha güzel olur umarım. :)

25 Şubat 2012 Cumartesi

Inglot Ruj

Birkaç ay önce, deli gibi ruj arayışındaydım. İstediğim şey mat olan, çok parlamayan ama çok da abartılı olmayan bir renkti. Birçok yere baktım ama istediğim gibi bir ruj bulamadım. En sonunda İstinye Park'ta Park Bravo mağazasının içinde ki Inglot'a baktım ve ta-taaam, aradığım oradaydı! :)

Inglot 227


Baya kullanılmış olduğu belli oluyor zaten. Gerçekten severek kullanıyorum ben rujumu, umarım hemen bitirmem. Biterse de yenisini alacağımı düşünüyorum zaten. 
Inglot'un tasarımını çok seviyorum. Ciddi  bir duruşu var, elinize aldığınızda kapağının dokusu hoşunuza gidiyor. Ya da sadece benim hoşuma gidiyor çünkü ben soğuk hissini seviyorum. :) 

Benim dudaklarımın rengi pembe. Çok açık bir renk değil, kırmızımsı bir pembe, çok koyuda değil. O yüzden bu renk benim dudağımda çok güzel duruyor. Ben iki kat uyguluyorum çünkü çok koyu bir kıvamı yok.  Bazı mat rujlar gibi kalıp gibi değil. Zaten çok mat bir rujda değil. Nasıl söylesem.. Mat duruyor ama hafif bir ışıltısıda var. Ama abartısız ve rujun sadece canlanmasına yarayan bir ışıltı. Ben bu yüzden seviyorum. :) 

Yanlış hatırlamıyorsam 30 TL'ye almıştım. Eğer siz de mat ama canlı renkler arıyorsanız Inglot'a bir bakın derim. :)

Nivea: Fruity Shine

Dudaklarımın çok çatlayıp kuruduğu bir dönemde almıştım bunu. Yine bir alışveriş sırasında rafta görülüp çantaya atılanlardandı. Daha önce çileklisini kullanmıştım ama heba olmuştu kirlenmişti. Daha sonra bunu aldım ve hiç memnun değilim.

Nivea: Fruity Shine


Kapağı çok tatlı, çok çok şirin bir şey gerçekten. Çantamda dururkende bulaşmışyor çıkmıyor, ya da kapağına bulaşmıyor içinde ki. Ama.. benim için fazla ışıltılı. Biliyorum, ismi Fruity SHINE ama ben bu kadar parlayacağını da tahmin etmemiştim. Parlaması bir yana, dudağım yağlıymış gibi gösteriyor ve sevmiyorum. Arkadaşlarımın dudak şekilleri vs dolayısıyla onlarda hoş duruyor ama benim dudağımın zaten yuvarlak ve dolgun bir şekli var. Bu yüzden kendime yakıştıramıyorum bu tarz ürünleri. Yine de, dudağı çok güzel yumuşatıyor, ona laf edemem. 

Ne kadara almıştım hatırlamıyorum ama 5-6 TL bir şey olması gerek, öyle çok pahalı değil ve her yerde bulunan bir ürün. 

Bu aralar yeni bir koruyucu arayışındayım, ne önerirsiniz?

Garnier Saf&Temiz 3ü 1 Arada

Normal de karma bir cildim olsa da öyle çok bir sivilce problemi yaşamıyordum. Genelde alnımda ya da çenemde stresten çıkan birkaç sivilce hariç tamamen temiz bir yüzüm vardı. Ama son zamanlarda cildimde -özellikle yanaklarımda ve göğsümde- fazla sivilce çıkmaya başladı. Hatta baya topluluk halinde çıktı. Arkadaşımın tavsiyesi üzerine ozonlanmış propolisli sabun aldım aktardan, onu kullanıyordum ama o da çok kurutuyordu yüzümü ve günde iki kez kullanınca kuruyordu.
Dün ev alışverişine çıkmıştık, raflardan birinde gözüme Garnier'in bu ürünü çarptı. Zaten uzun zamandır almayı düşünüyordum ve bir arkadaşım da kullandığını, kendisine iyi geldiğini söylemişti. Bende aldım attım sepete.

Garnier Saf&Temiz 3ü 1 Arada


Ürün bu şekilde, tüpün içinde bulunuyor. Eğer kapak kısmı pis bırakılmazsa hijyenik bir tüp. Ben genelde o kısmı pis bıraktığım için daha önceden kullandıklarımı heba edip çöpe atıyordum. Buna dikkat edeceğim. 

Açıklamasında da yazdığı gibi, ürün üç şekilde kullanılabiliyor.
Temizleme
Biraz elinize alıyorsunuz, köpürtüp nemli yüzünüze yayıyor ve suyla duruluyorsunuz. Ben daha temizleme için kullanmadım.

Peeling
Yine nemli yüzünüze ürünü direk uyguluyorsunuz. İçindeki mavi tanecikler sayesinde peeling yapıyor. Daireler şeklinde ovarak iyice yediriyorsunuz daha sonra da yüzünüzü yıkıyorsunuz. Dün akşam peelingini denedim. Gerçekten ferahlatıyor ve temizliyor. Ben daha ilk denemede yüzümdeki bazı gözeneklerin açıldığını gördüm.

Maske
Kuru yüzünüze ürünü ince bir tabaka halinde yayıyor, 3-10 dakika arası bekliyor ve sonra yıkıyorsunuz. Dün eve gelir gelmez ilk maskesini denedim, gerçekten çok başarılı. Cildinizi kurutmadan matlaştırıyor ve parlamasını engelliyor. Ayrıca uzun süren bir ferahlama hissi veriyor.

Daha ilk kullanımım olduğu için çok sağlıklı bir yorum yapamayacağım ama yine de güzel bir ürün. Ben sevdim. Eğer istediğim gibi olurda uzun süreli kullanınca cildimi düzeltir, sivilcelerimi geçirirse bitince tekrar alacağım. Ayrıca bitince tekrar yorumlayacağım.

24 Şubat 2012 Cuma

Tavan Arası

Eğer büyük, çift katlı bir evde yaşasaydım büyük ihtimalle bir tavan aram olurdu. Ve ben o tavan arasını sevdiğim şeylerle doldururdum. Kitaplar, en sevdiğim defterlerim, günlüklerim, ıvır zıvır. Şuan bir tavan aram yok ama belki bir blogum olabilir?
Burası benim için bir tavan arası. Burada öyle yararlı bilgiler ya da çok ilgi çekici şeyler paylaşmayacağım. Aslında okunacak pek bir tarafı olacak mı onu da bilmiyorum. Sadece sevdiğim şeylerle dolduracağım burayı.
Mesela;
Kitaplar
Ben sürekli okuyan biriyimdir. Sürekli. Elime ne geçerse okurum. Tek sayfa okumadan tek bir gün geçirmem. Kitapların benim olmasını isterim, ödünç aldığım kitaplar hoşuma gitmez çünkü o kitap benim olsun, kitaplığımda dursun isterim. Ve çoğu zaman okuduğum kitaplar hakkında konuşmak isterim. İçimde tutamadığım yorumlar olur.

Filmler
Film izlemeyi çok severim. Özellikle aksiyon ya da bilim-kurguysa tadından yenmez ama romantik bir yönüm olduğu için kaliteli aşk filmlerini de severim. Çok fazla film izlemem ama hiç film izlemeden de bir ay geçirmem.

Diziler
Türk dizilerini fazla izlemem. Bu yabancı özentiliğinden kaynaklanmaz, sadece hoşuma gitmediği için, eksikler gördüğüm için izlemem. İngiliz yapımı dizileri daha çok severim ama izlediğim Amerikan yapımı diziler de vardır.

Defterler
Sürekli defter alırım. Odam kullanmadığım defterler kaynar ama ben yine de alırım. Bazılarını doldururum, bazıları sırasını bekler.

Eşyalar
Biblolar, kumbaralar, çiçekler, çerçeveler.. Alıp da sevdiğim ne varsa.

Kişisel Şeyler
Çok makyaj yapan ya da kendimle oynayan biri değilimdir. Ama rimelsiz de çıkmam dışarı. Aldığım bazı bakım ürünleri, kremler, parfümler, makyaj malzemeleri de yazabilirim.

Kısacası, ne seviyorsam o olacak bu tavan arasında. Güzel bir merhaba.