7 Mart 2012 Çarşamba

Audrey Hepburn Tarzı

Eveet, şimdi uzun zamandır kafamda olan, filmi izlememle birlikte de pekişen şu Audrey Hepburn tarzının incelemesini yapabilirim. :) Aslında Audrey Hepburn dediğime bakmayın, tam olarak onun değil de Breakfast at Tiffany's de ki tarzının incelemesini yapacağım. Önce klasik haliyle başlayacağım.

Küçük Siyah Elbise (Little Black Dress)


Tam olarak *Küçük Siyah Elbise* diye çevriliyor olsa da aslında bu Little Black Dress terimi Türkiye'de Siyah Gece Elbisesi olarak geçiyor, öyle bahsediliyor. Sık sık duyduğumuz laflardandır şu "Her genç kızın dolabında bir siyah gece elbisesi olmalıdır!" lafı.. Valla benim yok. 65 kilo halimle, dolma dolma bacaklarımla hiiiiiç öyle elbiseler giyip kendimi rezil edemem, üzgünüm ben almayayım, yan cebime koyun.

Ama tabii ki hem genç kızların hem de artık 30'lu yaşlarını geçmiş kadınların dolabında bulunması gereken bir şey şu little black dress. Çünkü kendisi resmen kurtarıcı görevinde. Hiç planda olmayan bir yemek mi ortaya çıktı? Giy elbiseni yap makyajını afet ol çık evden! Hiç öyle yok ben ne giyeceğim ne yapacağım derdi yok. Zaten hafif makyajlarla da çok iyi gittiğinden, makyajın uğraşılacak bir yanı da kalmayacak.

Konumuza dönersek, Audrey Hepburn -bu filmde- sıklıkla siyah elbise giydi. Onu takılar, şapkalar ve eldivenlerle süsledi. Benim oldukça beğendiğim bir tarz bu siyah elbise tarzı çünkü insanı zarif gösteren bir tarz. Ayrıca kaliteli gösteriyor. Yani öyle cart pembe bir elbiseyle çıkmak var siyah bir elbiseyle çıkmak var.. Audrey de bu uyumu müthiş yakalamış. Basit bir siyah elbiseyi öyle güzel ve farklı farklı kullandı ki resmen aşık oldum zevkine. Zaten skinny diye tabir ettiğimiz o incecik kuru bedenine de tam oturup güzel gidiyor elbise.

Benim en çok sevdiğim sağ üstte ki haliydi.

Günlük Yaşam


Audrey'nin günlük yaşamdaysa gayet sade, gözü yormayan bir tarzı vardı. Her ne kadar bir ara şu bayıldığım turuncu paltoyla boy göstermiş olsa da çoğunlukla krem, kırık beyaz gibi zarif renkler giydi. Yüksek belli ya da kot pantolonun üzerine dökümlü bir kazak geçirerek öyle şık oldu ki aklımdan şu geçti "Bende giysem olur mu?" Hayır, olmaz..

Ben giysem basenler falan fırtlar, göbek bluzu doldurur, garip basit bir görünüm çıkar ortaya.. Ama günlük yaşamda abartıya kaçmak istemeyenlerin rahatlıkla benimseyebileceği bir tarz diyebilirim. Filmde çoğunlukla herşeyi bir gözlükle tamamladı. Ben insanın yüz tipine giden gözlüğü bulması gerektiğini düşünüyorum. Çoğu kişi araştırmak yerine gidip lönk diye moda olan modeli alıyor çıkıyor. Hayır hem yakışmıyor, hem de ne bileyim.. Kızılay dağıtmış gibi herkeste aynısından oluyor ve birbirinin aynısı kişileri görmek de bayıyor biraz insanı.

Şaç Aksesuarları


Audrey fimde sıkça saçını bir şeylerle kapadı. Saçı kötü olduğundan değil de daha güzel görünmesi için ve son derece başarılı bir şekilde yaptı bunu. Özellikle alt kısımda ki halleri beni benden aldı, güzelliğine karıştırarak oldukça uzaklara götürdü söyleyeyim bunu da. 

Bu bahar moda olur mu bilmiyorum ama sol üst köşede ki gibi ve adını bilmediğim tarz da saç bantları benim çok hoşuma gidiyor. Ayrı bir hava katıyor insana. Hem şık hem de vintage duruyor, ki benim sözlüğümde zaten şıklık=vintage, doğallık=bohem'dir. Yüzüm çok tombul olmadığından öyle bir bantın bana yakışacağını düşünüyorum. Nereden  bulacağımı bilmiyorum ama bence bir bakınmakta fayda var.

Sağ üst köşedeki haliyle köyden şehire inen Kezban modelini andırsa da ben o halini de sevdim Audrey'in. Gerçi eşarp pek sevmem ama özellikle Audrey hayranlarının bazen abartarak tıpatıp  bu şekilde eşarp bağlayarak gözlük takıp *takipçi kıskanç sevgili* haline girdiğini de biliyorum.. 

Audrey Hepburn her alanda benimsenebilecek bir tarza sahip bir kadın bence. Tabi bu benimseme olayını abartıp taklide döndürürseniz, ona yakışan giysiler size yakışmayacak olabilir, bu da görüntü kirliliğine yol açar.. Bence en iyisi kendi tarzınıza Audrey Hepburn dokunuşları katmak olacaktır.

Sevgiler <3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder